BİZİM SURİYELİ KARDEŞLERİMİZ


"Güzel üslupla söz söyleyenleriz; Mesih'in talebesiyiz; nice ölülere tuttuk da can üfürdük biz." (Hz. Mevlana)
İşte Mevlana hz. böyle demiş.!
Türk Milletinin hamuru budur.

Bin yıldır mazluma aş, yolsuza yoldaş, Vatansıza gardaş olmuşuz rıza-i ilahi için.
Her kim olursa olsun yüreğimiz kıymet bilenlere emanettir. Lakin, geldikleri yerde bir çoğunda, Kimlik kaydı olmaksızın vatandaş sayılmayan bu insanlar, Türkiyedeki sonsuz özgürlük başlarını döndürdü.. 

Tevazu yerine bir kesiminın gelenek ve törelerimize uymayan bazı olumsuz
davranışlarına üzülerek şahit oluyoruz..
(Bu kesim için yapılan eleştirilerin tamamına bizzat karşı çıkmış biriyimdir, onuda vurgulamak isterim. Hükumetimiz ve liderimiz Erdoğan'da bu konuda sıkıntılar yaşıyor, muhalefet cephesinin eleştirilerinden..)


Bu göçmen vatandaşlar yoğun bir kalabalıkla bilhassa sayfiye bölgelerini adeta muhasara altına alıyorlar.
Benim evim denize elli metredir burası konutlarla iç içe olduğu için denize giren olmazdı eskiden. Şimdi onların gelişiyle evlerimizin önünde ıslak mayolarını çıkartıp giyiniyorlar..

23 Ağustos perşembe 2018 günü bir tesbitimin beni şaşırttığını buradan ifade etmek istiyorum.
yürüyüş parkurunda oğlumla yürüyordum. O parkurun olduğu alanda tamamen meskun mahaldir.. 

Bir aile gördüm tiksindiğimi söyleyebilirim..
O gurupta on kişi vardı çocuklar ve son derece kapalı kadınlar. Adama hızmet etmek için etrafında dönüyorlar. Adamın altında sandalye, üstünde şemsiye, ağzında nargilenin marpuçu, bir mayo giymiş giymese daha iyi dersiniz. Çünkü, dar ve küçük mayo ile (her şeyi ortaya belirmiş) vaziyette gelen geçen onları ilgiyle izliyor şeyhmidir yoksa kralmı diye..

Tabi kendi aile üyeleri oldukları anlaşılan, kadınar, ve yetişkin kızlar ve kız çocukları olarak gördüğüm o kişilere karşı olan mahremiyet derecesini çok merak ettim..?? 

(O sahil şeridi'nin uzunluğu 3500 metredir deniz keyfini çıkarmak için bir çok alanlar vardır o kordonda) Bunuda belirtmek isterim.

Bu toplumun, İslama uymayan bir takım fantazileri'nin ön koşulsuz, 'olmazsa olmaz' türden yaşam tarzı haline getirdiklerini duyardım.  Gördüğüm bu manzarada onu doğrular nitelikteydi.  


(Çok inançlı ve İslamı gerektiği gibi yaşayanların çoğunlukta olduğunu söylemeliyim)

Diğer bir konu, kendi vatanı için biraz olsun mücadele etmeden sınır kapılarına koşan 
Ölümlerin en şereflisi olan vatan için şehadet makamını dahi göze alamamış bir sürü gencin yılkı atları gibi, oradan oraya sarmaş dolaş gezip eğlendiklerini de ibretle izliyoruz. 
Acaba, arkalarına bakmadan kaçarak, bırakıp geldikleri o ülke, canıyla kanıyla savaşan sadece muhalifleremi aittir sorusu geldi aklıma??
Var ve yok oluşla karşı karşıya olan bir devletin mensubu olan bu muhacir insanların umursamazlıklarını ciddi bir şekilde yadırgıyorum.. Nerde olursanız olun, ahlak ve edeb sınırları konusunda herkes haddini bilmesi gerekir. (Eğer o kişi Müslümansa ki! öyle görünüyor)

Ayrıca vatanın her yerinin düşman ayakları altındayken, bunların mahsun olmaları gerekirken, bir çoğunun dolu dizgin bir hayat yaşamalarını garipsiyorum ...

Bunlara bu topraklarda iskan edinmesine izin verilmişse, bilinmeliki bin yıllık devlet geleneğimizin asaletindendir. Kardeş kucağının açılmasını Allahın bir lütfü olduğunu bilerek çokça şükretmeleri gerekir ..

"VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR" ilkesiyle, Dünyanın tüm ordularıyla mücadele ederek, o kırmızı Al bayrağı ve altında milyonlarca şüheda dolu bu toprağı ebedi ve kaim kılan edeb, haya ve güçlü bir İmanın eseridir.. Bırakalım yetişkin erkekleri bir tarafta, parmağı tetiğe yetişen çocuklar, bir taraftan, "burada bekleyerek, küffarın benim namusumu kirletmesine müsade edemem! onunla cephede savaşarak ölmeyi tercih ederim" diyen, iman abidesi "Nene hatun" ve "Şerife bacı"lar mührünü vurarak bu Vatanı güvenli topraklar haline getirmişlerdir..

Bu gün olmuş hala, bütün Dünyaya karşı ayakta kalma savaşları yaparak binlerce şehit veriyor bu millet. Çünkü bu asil millet vatansız yaşayamaz onun için son çare "ya ölüm ya istiklal" şehadettir..


Millet olmak yemek, içmek, zevk ve sefayı kovalamakla olmaz. Düşmanı kovalamakla Millet olunur ve Devlet olunur. 

Zevk ve güzel yaşamaya verdikleri önem kadar kendi ülkelerini sevselerdi, şimdi öz vatanlarında huzur içinde yaşıyor olacaklardı.

Şefik Karakelle
(Güzer-gah)

Yorumlar